21 Aralık 2011 Çarşamba

İnsan-ı Kâmil ve Nur Suresi

e-Posta FİHİBİSMİLLAHİ
İnsan-ı Kamil, Allah(c.c)'ın halifesi olması sıfatıyla nur üstüne nur özelliğine kavuşmaya yaratıcısının izni ile hak kazanmıştır. Allah'ın zatından zatına tecellisi ile sonsuzluğa yayılan, isim ve sıfatlarının hakikatı olan nur, ebedi olarak devam edecektir. Yaratılmışların hepsini insan için var eden Allah(c.c) isim ve sıfatlarıyla birlikte, halife olarak var ettiği İnsan-ı Kamil'e ışıktan hücreye yaratılış sıralaması gereği nur üstüne nur mertebesine ulaşma imkânını bağışlamıştır.


Allah'ın insana verdiği bu lütfunu ve onda var ettiği iç içe yerleştirdiği ışık ve enerji bedenlerinin varlığının işaretlerini Tin Suresinden başka Nur Suresinin 34-35-36-37. Ayetlerinde de görüyoruz. Bu Ayetlerde yine Allah'ın o sırlarla dolu muhteşem yemini ile başlıyor.
"Andolsun ki biz sizi (gerekeni) açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik" Nur Suresi-34
Yukarıdaki ayette Allah(c.c)'ın: "Takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik" cümlesindeki "öğüt" kelam-ı şerifi Kur'an-ı Kerim'de kullarına rahmet olarak indirdiği, batın, zahir ve ledünni ilimler olarak algılanmalıdır. İnsanlar ancak bu yüksek ilimler ile önce takvaya sonra İnsan-ı Kamil olmaya ulaşırlar. Kur'an-ı Kerim bu ilimlerle doludur.
"Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili içinde lamba bulunun bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir. O fanus ta sanki inciye benzeyen bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilmeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. Bu nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir." Nur Suresi -35
Nur Suresinin 35. Ayeti bazı kesimin yorumladığı gibi ampulün icadını işaret eden bir ayet olamaz. Böyle düşünen kendi zanlarının aldatmasını yaşıyorlar. Allah'ın gelecekte insanların kullanacağı bir icadı ile kendisinin varlığını ve Kur'an-ı Kerim'in doğruluğunun ispatlanmasına ihtiyacı yoktur. Bugüne kadar ampulden daha önemli ve o kadar çok ve mükemmel icatlar olmuştur ki ampulün icadı yanında çok basit kalmıştır.
Önümüzdeki yıllarda İnsan-ı Kamillerin yetiştireceği inançlı bilim adamları, ampulü, elektrik tellerini, dev trafo merkezlerini, barajları ve nükleer santralleri, hatta meskenleri, hatta meskenlerdeki elektrik tesisatlarını ve sayaçlarını rafa kaldıracak muhteşem icatlar ortaya koyacaklar ki, bu icadın bir modeli güneştir. Bu sebeple Allah'ın ayetleri bu kadar basit meallere ve yorumlara indirgenemez. Güneşin milyarlarca yıl süregelen belki bir o kadar yılda devam edecek olan daimi enerjisinin sırrı sıcak ve soğuk füzyonun bir arada senkronize çalışması sonucu ortaya çıkar. Çünkü yaratılış alternatifle beraber vardır. Yani tek ve alternatifi olmayan varlık Allah'tır. Bu nedenle Allah her şeyi, görünen, görünmeyen, algılanan, algılanamayan her varlığı birden fazla, çift çift ve alternatifleri ile birlikte yaratmıştır. (artı-eksi, sıcak-soğuk, gece-gündüz, karanlık-aydınlık vs. gibi) Çift yaratılma ve alternatifleri olmasa evrende yaşam olmazdı.
"Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız." Zariyat Suresi-49
Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de vermiş olduğu misaller basit değildir. Her şeyi O'nun şanını, azametinin, isim ve sıfatlarının muhteşem etkilerini taşır. Bu nedenle Nur Suresi-35 ayette vermiş olduğu misaller bir cam parçası ve birkaç gram Wolfram madeninde yapılmış direnci kapsamaz. Bu ayette yüce Yaratıcımızın verdiği misaller, Allah(c.c)'ın meleklerine karşı övünerek yarattığı yüce kudretinin büyük eserlerinden biri olan İnsan-ı Kâmildir. Şimdi bu ayeti cümle cümle açıklayalım.
"Allah göklerin ve yerin nurudur."
Nur suresinin 35.ayetinin yukarıdaki cümlesinde Allah(c.c) yerleri, gökleri ve arasındakileri yaratmayı dileyip, zatından zatına tecelli etmesiyle başlayan ve evrende her an var olan sonsuzluğa doğru küresel bir biçimde yayılmaya devam eden isimlerinin ve sıfatlarının oluşturduğu, kendisine has sonsuz varlığında insanları ve evreni yarattığı çok yüksek şiddetteki ışık ötesi varlığına ait bir sıfatını ifade bulunuyor. Sonsuzlukta bir elektron tanesi kadar yer işgal eden, dünyamız üzerinde yaşayan nano varlıklar olan biz insanlar, bu minicik algılama gücüne sahip olan gözlerimizle Allah(c.c)'ın nurunu görmemiz mümkün değildir. Bunun misali güneş'in ışığının altında bir atomu meydana getiren protonlarla elektronlar arasındaki mesafenin de arasının karanlık olduğunu o boyuta indiğimiz zaman görürüz. İşte sonsuzluğa yayılan Allah'ın nurunu göremememizin sebebi evren içerisinde yok denecek kadar küçük olmamızdandır.
Allah(c.c) sonsuz olan ve sonsuzluğa yayımlata devam eden keyfiyetini ancak yüceler yücesi Zatının bildiği, sayısız isim ve sıfatları ile ne birleşik ne de ayrı olan nuru ile arşa, evrene, evrenin içinde ve dışında bulunan yarattığı her varlığı ile birlikte insanında nurudur. O'nun nuru yarattığı her varlığı kuşatmasıdır. Bu nedenle göklerin ve yerin nurudur.
"O'nun nurunun temsili; içinde çıra bulunan bir kandil gibidir."
Nur Suresi 35.ayetinin bu 2.cümlesinde, Allah(c.c), kendisine halife olarak yarattığı, gökleri ve yerleri saran nurunun dahilinde var ettiği, yine O'nun izni ile yerde ve göklerde, yarattığı diğer varlıklar arasında kendisine halife seçtiği, insanı anlatmaktadır. Halife; kendisinin temsil etmesi için seçeni, yine kendisini seçen tarafından almış olduğu yetki ve sınırlar içerisinde temsil eden demektir. Bu cümlede geçen "kandil" kelimesi, 6 günde yaratılışın gereği olarak ışıktan enerjiye, enerjiden balçığa, balçıktan atomlara, atomlardan moleküllere ve moleküllerden sonra görülebilen fiziki yapı kazanmış, hücre tuğlalarının bir araya getirdiği insanın fiziki bedenidir. Fiziki beden içerisinde enerji ve ışık bedenlerimiz vardır. Allah(c.c) bu ayetinde kandilin (fizik beden) içerisindeki enerji (çıra) bedeni, İnsanlara kendisinin istediği mertebelere ulaştıktan sonra geçebilmeyi bir lütuf olarak verir. Bu noktaya ulaşmak için Allah'a ve Resulüne(S.A.V) uymak, itaat etmek, O'nun Resulü aracılığı ile gönderdiği Kur'an-ı Kerim'in batın ve zahir ilimlerini, yüce Peygamberimizin(S.A.V) hadis ve sünnetleriyle beraber tahsil edip O nura en yüksek derecede ulaşan sevgili Peygamberimizin Allah'tan bizlere lütuf olarak getirdiği O nuru yine O'nun eliyle almak lazımdır.
"Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izni ile bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak (gönderdik)." Ahzab Suresi-45-46
"O lamba kristal bir fanus içerisindedir; O fanusta sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki doğuya da batıya da nispet edilmeyen mübarek bir ağaçtan yani zeytin den tutuşturulur."
Nur Suresinin 35.Ayetinin bu cümlesinde insanın enerji bedeninin varlığında bulunan ışık bedene işaret edilmiştir. Yani ayette geçen "cam fanus" (ayetin Arapça metninde, "zücace" kelimesi Arapça da cam, billur, yani bir taraftan bakınca arkası görünen saydam, camdan yapılmış kristal anlamlarındadır.) insanın enerji bedenini temsil etmektedir. Cam saydamdır. İnsan da enerji boyutuna geçince cam gibi saydam ve görünmez olur. Cam fanusun yani enerji bedenin içerisindeki "inciye benzeyen bir yıldız" insanın ışık yapısı, yıldızların ışığıyla temsil edilen, nur vücudunu işaret eder.

Tin suresini açıklarken, zeytinin kesitini görünümü ve yapısını insanlar hücrelerine benzerliğini ifade etmiştik. Zeytin bir tohumdur bu tohumdan milyonlarca tohum üretecek ağaçlar yaratılmıştır. İnsanında birinci esfel-i safiline indirilişi, zeytin benzeri bir tohumun veya hücrenin Alak'a yapışmasıyla başlar, orada çoğalıp gelişerek insanın fiziki bedeni tamamlanır. Artık, Allah'ın meleklere, onun için secde emri verdiği insan, evrenin hiçbir yerinde ondan üstün yaratılmayan, "doğuya da batıya da, nispet edilmeyen" varlığına Allah'ın emri ile saygı duyulmuş, mübarek bir varlıktır. İşte bu noktada yani fiziksel bedenlerden ışık bedenlere dönüş, zeytin ile temsil edilen fiziki bedenin Allah (c.c) için tutuşturulması ile başlar ki bu dönüş Allah'ın emirlerini harfiyen yerine getirip O'nu her şeyden çok sevmekle olur. Dönüşümün 1.Kuralı; farz ibadetleri yapmak, O'nu çok zikretmek ve ilim tahsil etmektir. Bu ilahi kurala uymak zeytin ile temsil edilen, insanın fiziki yapısını oluşturan hücrelerindeki DNA moleküllerinde kayıtlı bulunan ilimlerinde öğrenilmesini sağlar. İnsan'ın Allah'ı zikretmesi; Allah(c.c) tarafından kuluna lütfedilen ledünni ilimlere ulaşmasını sağlar.
"Onun yağı, neredeyse kendisine ateş değmese dahi ışık verir.(Bu) nur üstüne nurdur."
Zeytin ağacının meyveleri olan, zeytinden elde edilen halis zeytinyağı, DNA'larına Allah'ın satır satır işlediği ilahi emir gereği Allah(C.C)'a itaat eden zeytin çekirdeğinin büyüyüp ağaç halini aldıktan sonra meyvelerinin olgun yani kâmil safhasında süzülüp meydana gelen, Allah(c.c)'ın yüce kudretlerinin bir eseridir. Gerçekten de o halis yağ ışıltılıdır, berraktır. Allah'ın gösterdiği yoldan O'na doğru gidenler olgunlaşıp batın ve zahir ilimlerle donanarak çevresine ışık saçarlar. Onlar, nur üstüne nur olmuşlardır, Allah'ın yüce nuru ile nurlanmışlardır artık kendilerini ışıtacak yaratılmış bir ışık kaynağına ihtiyaçları kalmaz. O artık İnsan-ı Kamil'dir ve Allah (c.c) dünyada da ahrette de O'nun nuru ile şereflendirmiştir.
"Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinde sağlarında(amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde..." Hadid Suresi-12
Allah'u Teala sizlerde nurlarını açığa çıkarsın
Bizi duada unutmayın

Cafer İSKENDEROĞLU

Uzaydan Gelen Ses (Nakur)



 MÜDDESSİR SÜRESİNİN 8. AYETİNDE GEÇEN “NAKUR” UN İŞARETLERİ ÇIKMAYA BAŞLADI…

Nakur hadisesini biz 2009 yılının haziran ayında açıklamıştık.
Sitemizde bu makalemiz. “zülkarneyn ve 2012” adı altında yayınlamıştık.


Kısaca NAKUR u hatırlayalım.
“Feiza nukıre fiynnakuri.”
MÜDDESSİR SURESİ-8
“O Sûr'a üfürüldüğü zaman var ya,”
MÜDDESSİR 8. AYETİN TDV MEALİ.
Bu ayette geçen NAKUR kelimesine meal verenler SUR olarak manalandırmışlardır.

Oysa NAKUR kelimesinin SUR anlamı yoktur.



Bu ayetin asıl manası şudur.

NUKIR, ok ucu ve kuş gagası anlamına gelir yani sivri uçlu spiral bir yapı.

NAKUR, Sur gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir.

İşte bu NAKUR Samanyolu galaksisinin, yani dünyamızın içinde bulunduğu galaksinin merkezindeki karadeliktir.

Karadeliklerin yapısı yeryüzünde oluşan dev hortumlara yada su üzerindeki dibe doğru emilen anaforlara benzer.

Yukarıdaki resimlerde NAKUR un şekli görülmektedir.
MÜDDESSİR SURESİNİN 8. AYETİNİN zamana hitap eden anlamı;
“Feiza nukıre fiynnakuri.”
“nakurdan ses geldiği zaman” yani nakur dünya üzerinde etkisini gösterdiği zaman anlamındadır.
Nakur, bir tarafından üflenen diğer tarafından üflenen havanın etkisiyle emilme etkisi gösteren sisitemdir.
Bu sebeple galaksimizin merkezindeki karadeliğin yani NAKUR un etkiside budur.
İşte 2012 yılında bizim güneş sistemimiz galaksinin merkezindeki Nakura en yakın noktadan geçecektir.
Güneş sitemimizin, Nakurun en yakın noktasında geçişi esnasında dünyamız etkilenecek demiştik. Hatta dünyamızın etrafındaki uyduların Nakur tarafından etkileneceğini, Dünya üzerindeki elektronik sisitemlerin çökeceğini, elektronik silahların çalışmayacağını söylemiştik.
İşte nasanın yeni keşfettiği güneş üzerindeki büyük patlamalarda Nakurun güneş üzerindeki çekim gücünün etkisi ile olacaktır.
Bu konuda yazdığımız makaleden bir bölümle hatırlayalım;
Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış kainata yemin ederim” Zariyat suresi–7

Yukarıda ki ayette Allahu Teala’nın bildirdiği üzere üzerinde yaşadığımız Dünya önce kendi etrafında, güneşin etrafında, güneşle birliktede galaksimiz olan Samanyolu’nun içerisinde elips bir yörüngede Allah’tan aldığı emir üzere yol alırlar. Güneş sistemimiz- galaksimiz, Samanyolu içerisinde elips bir yörüngede tur atarken; galaksimizin merkezine yakın karadeliğe yakın noktadan geçerek, Samanyolu’nun dış kısımlarına yakın noktalardan geri dönerek elips yörüngesini tamamlar.
İşte bu yörünge bugün maya takvimi olarak bilinen 5126 yılda tamamlanır.
İşte mana âleminde galaksimiz içerisinde güneş sistemimizin bir turuna bir NÂKUR yılı denir. Nâkur galaksimizin merkezindeki karadeliğin Kur’anı Kerimdeki adıdır;“fe izâ nukıra fin nâkûr” Müddesir suresi-8

Her ne kadar mealciler bu ayette geçen nâkûr kelimesine sura üfürülme anlamı vermişlerse de sur kelimesi Arapça’da da aynen sur olarak geçer! Buradaki nâkûr kelimesi şiddetli bir güç tarafından emilmeyi kasteder.
İşte bundan yaklaşık 5120 yıl önce, Zülkarneyn (as) yaşadığımız zamanda olduğu gibi dünyanın ahlak ve inanç bakımından çöktüğü bir dönemde geldi ve insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmak için uyarıcı görevi yaptı. Zülkarneyn şu anlama gelir.

ZÜL= sahibi
KARN= zaman
EYN= iki

Yani Zülkarneyn, Allahu Tealanın Dehr sıfatıyla tecelli ettiği kendi zamanının sahibi ve dünyaya hâkim olmuş iki zamanlı Kutbul Aktaptır. O dönemin düzelticisidir (Mehdisidir).

Yaşadığı dönemde doğuyu da batıyı da ahlaken ve ilmen zirveye ulaştırmıştır. İlme kavuşturduğu kavimlerden biride MAYALARDIR!.
“Biz ona seferi kolaylaştırmak suretiyle kudret verdik, kendisine her şeye tesir etme gücü verdik. O bir yol tuttu nihayet güneşin battığı yere vardı. Onu kara çamurlu bir yere batar buldu.” Kehf suresi- 84-85-86

İşte o zamanlarda batıda yaşayan o kavim kara cehalet ve insana yakışmayan hallerde yaşarlarken; Zülkarneyn (as) Allahu Teala’nın kendisine verdiği güç ve salahiyetle o toplumu, insanlığın ve bilimin en üstün seviyelerde yaşandığı hale getirmiş; verdiği bilimler içerisinde ilahiyat, sosyal paylaşım, matematik, astronomi, tıp v.b gibi çeşitli teknolojilerdir. Bu sebepten Zülkarneyn (as) nin öğrencileri olan Mayalar bugünkü bilimin hayrete düştüğü Matemetik ve astronomi ilmine sahiptiler ve 2012’yi rahatça hesapladılar.

GÖKTEN DUYULACAK SES

İçinde bulunduğumuz Ahir zamanda da ahlakın çöktüğünü, insanlığın azaldığını, bencilliğin arttığını, dinin ucuza satıldığını, cemaatlerin çokluğu karşısında ilmin azaldığını, manevi değerlerin yitirildiğini açıkça izlemekteyiz. Dolayısıyla Dünyamız üzerinde Peygamber Efendimizin (sav) hadisi şeriflerinde bildirdiği son zor günler yaşanmaya başlanmıştır. Bunlardan birkaçı da çeşitli depremler, küresel olaylar, gökten gelecek sesler ve dünyamızı etkileyecek göksel olaylardır.
İŞTE BU GÖKSEL OLAYLARIN EN BÜYÜĞÜ 2011–2012–2013 YILLARININ İÇERSİNDE GÜNEŞ SİSTEMİMİZİN GALAKSİMİZİN MERKEZİNDEKİ KARADELİĞE YANİ KUR’ANI KERİMDE BİLDİRİLEN
NÂKUR’ A YAKIN GEÇMESİNDEN DOĞACAK ÇEKİM GÜCÜNÜN ETKİSİYLE OLUŞACAK ÇEŞİTLİ DEPREM, TABİAT OLAYLARI VE NÂKUR UN DUYULACAK MUHTEŞEM SESİDİR.


Bu devirde Zülkarneyn (as) ın yaptığı görevi Mehdi yapacaktır. İnsanlara GERÇEK İSLAMI ve devrin gerekli derin bilgilerini vererek; Allah ve Resulune davet edecektir. Bu bakımdan Zülkarneyn as ile Mehdi arasında icraat bakımından büyük benzerlik vardır. İkisinin de en büyük özelliği sahip oldukları ilmin diğer İnsanlar tarafından duyulmamış ilimler olacağıdır.

Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi 5126 yıllık süreç NÂKUR YILI bitmek üzeredir, bu olay felaketlerle başlasa da geleceğin insanlarını ahlaken ve

ilmen zirveye çıkaracak bir dönemin başlangıcı olacaktır!
NAKUR UN ETKİSİ NASA TARAFINDAN YENİ KEŞFEDİLDİ
Bu konudaki gazete haberi aşağıdadır.

AKŞAM | GUNCEL | 30 AĞUSTOS 2010, PAZARTESİ

2012'deki büyük tehlike!

Astronomlar, 2012 yılında yaşanacak güneş fırtınasının Dünyayı çok sert vuracağını söylüyor.
Astronomlar, bu ayın başlarında Dünya'da ilginç ışık gösterilerine sebep olan güneş fırtınasının çok daha büyüğünün gelmekte olduğu uyarısında bulundular.
2012 yılında meydana geleceği tahmin edilen bu büyük fırtınanın 100 milyon hidrojen bombasının gücüne eşdeğer bir kuvvetle Dünya'yı vuracağı tahmin ediliyor.
Amerikan medyasının verdiği haberlere göre, NASA bu ay yaşananların sadece Güneş'te hazırlanmakta olan devasa fırtınanın öncüsü olduğu uyarısında bulunuyor.
2006 yılından beri bu felaketi gözlemleyen NASA'nın uyarısına göre, fırtına 2012'de Dünya'yı vurduğunda, gezegenimizin tamamında büyük güç sorunları yaşanabilir.
1859 ve 1921 yıllarında yaşanan benzer büyüklükteki fırtınaların ardından dünya genelinde bir kaos yaşanmış, telgraf hatları işlemez hale gelmişti.
Araştırmacılar, içinde bulunduğumuz teknoloji çağında sözkonusu fırtınanın çok daha büyük çapta hasara sebebiyet verebileceğini söylüyorlar.
Astronomi dalında öğretim görevlisi ve yazar Dave Reneke: "Astronomların genel kanısı 2012 yılında yaşanacak fırtına son 100 yılın en şiddetlisi olacağı yönünde" diyor.
"Böylesi bir felaket, ondan en çok etkilenecekler tarafından ciddiye alınmalı, havacılık şirketleri, iletişim şirketleri ve GPS sistemiyle çalışan herkes."
NASA'nın hazırladığı bir rapora göre, böylesi bir felaket eğer bugün yaşanırsa 1 ila 2 trilyon dolar arası zarara sebep olacak ve zarar gören sistemlerin tam onarımı için 4 ila 10 yıl arası bir süre gerekecek.
Allaha emanet olun..
Duada unutmayın

Cafer İskenderoğlu

Zülkarneyn ve 2012'nin Sırrı

"Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize Rahmetini gönderen O dur." Ahzap suresi–43.
Allahu Teala' nın Zatı Ali'leri zamandan münezzehtir. Dolayısıyla kullarının hayat evrelerini idrak etmeleri için iki zaman yaratmıştır. Bu zaman kavramlarının insanlar tarafından müdahale edilemez olanı, birinci zamandır. " İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" sürecidir.
Yani Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz. Bu ifade kâinat içinde yaratılmış olan tüm canlı ve cansız varlıkları kuşatır ve kapsamı içine alır. Aynı zamanda bu süreç kader sırrının kendisidir. İçeriği Allah katındadır. Allah'u Teala, yarattığı ikinci zaman sürecine, DEHR sıfatıyla tecelli etmiş ve bu zamanı, kâinatta kendisine yakın kullarının emrine vermiştir. Bu ikinci zaman süreci, birinci zamanın gerisini, ilerisini bilmeyi ve gezmeyi soyut varlığında taşır.
Allah'u Teala kainatı ve içindekileri yarattıktan sonra gezegenlere, güneş sistemlerine ve galaksilere kainat içinde belli yörüngelerde, zaman tasarrufu altında seyretme emrini vahyetmiştir.
"Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış kainata yemin ederim" Zariyat suresi–7



Yukarıda ki ayette, Allah'u Teala'nın bildirdiği üzere, üzerinde yaşadığımız Dünya önce kendi etrafında, güneşin etrafında, güneşle birliktede galaksimiz olan Samanyolu'nun içerisinde, elips bir yörüngede Allah'tan aldığı emir üzere yol alırlar. Güneş sistemimiz, galaksimiz, Samanyolu içerisinde elips bir yörüngede tur atarken; galaksimizin merkezindeki karadeliğe yakın noktadan geçerek, Samanyolu'nun dış kısımlarına yakın noktalardan geri dönerek elips yörüngesini tamamlar. İşte bu yörünge, bugün Maya Takvimi olarak bilinen 5126 yılda tamamlanır.

İşte Mana Aleminde, Galaksimiz içerisinde Güneş sistemimizin bir turuna bir NÂKUR yılı denir. Nâkur, galaksimizin merkezindeki karadeliğin Kur’an-ı Kerim'deki adıdır; “fe izâ nukıra fin nâkûr” Müddesir suresi-8

Her ne kadar mealciler bu ayette geçen 'Nâkur' kelimesine sura üfürülme anlamı vermişlerse de, sur kelimesi Arapça’da da aynen sur olarak geçer! Buradaki 'Nâkur' kelimesi şiddetli bir güç tarafından emilmeyi kasteder.

İşte bundan yaklaşık 5120 yıl önce, Zülkarneyn (as) yaşadığımız zamanda olduğu gibi dünyanın ahlak ve inanç bakımından çöktüğü bir dönemde geldi ve insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmak için uyarıcı görevi yaptı. Zülkarneyn şu anlama gelir.

ZÜL= sahibi

KARN= zaman
EYN= iki

Yani Zülkarneyn, Allah'u Teala'nın Dehr sıfatıyla tecelli ettiği, kendi zamanının sahibi ve dünyaya hâkim olmuş iki zamanlı Kutbul Aktaptır. O dönemin düzelticisidir (Mehdisidir).


Yaşadığı dönemde doğuyu da batıyı da ahlaken ve ilmen zirveye ulaştırmıştır. İlme kavuşturduğu kavimlerden biride MAYALARDIR!.


“Biz ona seferi kolaylaştırmak suretiyle kudret verdik, kendisine her şeye tesir etme gücü verdik. O bir yol tuttu nihayet güneşin battığı yere vardı. Onu kara çamurlu bir yere batar buldu.” Kehf suresi- 84-85-86


İşte o zamanlarda batıda yaşayan o kavim, kara cehalet ve insana yakışmayan hallerde yaşarlarken; Zülkarneyn (as) Allah'u Teala’nın kendisine verdiği güç ve salahiyetle o toplumu, insanlığın ve bilimin en üstün seviyelerde yaşandığı hale getirmiş; verdiği bilimler içerisinde İlahiyat, Sosyal Paylaşım, Matematik, Astronomi, Tıp v.b gibi çeşitli teknolojilerdir. Bu sebepten Zülkarneyn (as) nin öğrencileri olan Mayalar bugünkü bilimin hayrete düştüğü Matematik ve Astronomi ilmine sahiptiler ve 2012’yi rahatça hesapladılar.


GÖKTEN DUYULACAK SES


İçinde bulunduğumuz Ahir zamanda da ahlakın çöktüğünü, insanlığın azaldığını, bencilliğin arttığını, dinin ucuza satıldığını, cemaatlerin çokluğu karşısında ilmin azaldığını, manevi değerlerin yitirildiğini açıkça izlemekteyiz. Dolayısıyla Dünyamız üzerinde Peygamber Efendimizin (sav) hadisi şeriflerinde bildirdiği son zor günler yaşanmaya başlanmıştır. Bunlardan birkaçı da çeşitli depremler, küresel olaylar, gökten gelecek sesler ve dünyamızı etkileyecek göksel olaylardır.


İŞTE BU GÖKSEL OLAYLARIN EN BÜYÜĞÜ 2011–2012–2013 YILLARININ İÇERSİNDE GÜNEŞ SİSTEMİMİZİN GALAKSİMİZİN MERKEZİNDEKİ KARADELİĞE YANİ KUR’ANI KERİMDE BİLDİRİLEN
NÂKUR’ A YAKIN GEÇMESİNDEN DOĞACAK ÇEKİM GÜCÜNÜN ETKİSİYLE OLUŞACAK ÇEŞİTLİ DEPREM, TABİAT OLAYLARI VE NÂKUR UN DUYULACAK MUHTEŞEM SESİDİR.


Bu devirde Zülkarneyn (as) ın yaptığı görevi Mehdi yapacaktır. İnsanlara GERÇEK İSLAMI ve devrin gerekli derin bilgilerini vererek; Allah ve Resulune davet edecektir. Bu bakımdan Zülkarneyn as ile Mehdi arasında icraat bakımından büyük benzerlik vardır. İkisinin de en büyük özelliği sahip oldukları ilmin diğer İnsanlar tarafından duyulmamış ilimler olacağıdır.


Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi 5126 yıllık süreç NÂKUR YILI bitmek üzeredir, bu olay felaketlerle başlasa da geleceğin insanlarını ahlaken ve ilmen zirveye çıkaracak bir dönemin başlangıcı olacaktır!

Çeşitli sion gruplarının insanlarımıza dayatmaya çalıştığı yeni uzay dini değil; İSLAM tüm cevheri içeriğiyle insanlara aydınlığı getirecektir. Bu dönemde inanan kardeşlerimizi birlik ve beraberliğe, Resulullah Efendimizin (sav) dizinin dibine, Ashabı SUFFA olmaya, İlahi mertebeler almaya, Kur’an ve sünnetle gerçeği öğrenmeye davet ediyoruz. Bütün inanan Kardeşlerimizin dualarını bekliyoruz.
CAFER İSKENDEROĞLU

Tuva Vadisi'ndeki Elin Sırrı

FİHİBİSMİLLAHİ BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
TUVA VADİSİNİNİN SIRLARI
TUVA VADİSİNDEKİ ELİN SIRRI
Muhterem okuyucular Tuva Vadisi’nin sırlarını açıklamaya devam ediyoruz. Vakit yaklaştıkça Tuva’nın sırları sizlere beyan edilecektir.
İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Gökten nida gelecek olan yıldan önce Recep ayında bir alamet vardır.
Arzettim ki: O alamet nedir?
Buyurdu ki: Aydan (gökyüzünden bakınca) bir çehre (yüz)ortaya çıkacak ve açık bir el görünecek." GAYBET-İ NUMANİ
Bahsedilen çehre Tuva vadisindeki büyük yüz resmidir. Yukarıdan bakınca görülecek el Tuva'daki eldir. Gökten gelecek nida Nakur'un sesidir.
Hazreti Musa aleyhisselam ahirzamanda tekrar gelip Ümmeti Muhammedin içinde olmak ve onlara yardım etmek için çok dua etmiştir.
Bu husuta bir hadisi şerifte Peygamber efendimiz sav şöyle buyurur.
"Ebu Hüreyre (r.a.) den nakil:''Allah Resülu buyurduki; Hz. Musa Tevrat ta Peygamber Efendimizin ümmeti ile ilgili ayeti okuduktan sonra Allah'a yakarıp; "bu ümmeti bana nasip et" diye niyazda bulundu. Allahu Teala kendisine; "Tevrat ta bahsedilen ümmet Ahmet Muhammed'in ümmetidir" dedi. Musa aleyhisselam; "Yarab bu kitap'ta görüyorum ki kitapları göğüslerindedir. Ve Kitabı da ezbere okuyorlar. Onları bana ümmet yap" diye tekrar yakardı. Allah kendisine aynı cevabı tekrarladı. Hz. Musa tekrar "Ya Rab bu Tevrat ta görüyorum ki ganimet onlara helal kılınmıştır ne olur bu ümmet benim ümmetim olsun" diye Allah'a duasını tekrarladı. Allah tekrar Hz. Musa'ya aynı cevabı verdi. Musa tekrar Alllaha yalvardı "Ya Rabbim Tevrat ta bir ümmet görüyorum onlardan biri bir iyilik yapmaya kalksa sırf bu kararından dolayı kendisine bir sevap verilir. O iyiliği yaptığında da kendisine bire on sevap verilir bu ümmet benim ümmetim olsun duaya Allah tekrar aynı cevabı verir Hz. Musa tekrar "Tevrat ta bir ümmetten bahsediliyor biri bir kötülük yapmaya niyet ettiği halde kötülükten cayar ve yapmazsa kendisine günah yazılmaz Onu işlerse kendisine bir günah yazılır bunları bana ümmet yap" dua Allah tarafından red edilir. Hz. Musa tekrar Allah'ım Tevrat ta bir ümmet görüyorum Onlara öncekilerin ve sonrakilerin ilimleri verilir. Onlar dalaletin boynuzlarını kırıp Deccali öldürürler bu ümmet benim ümmetim olsun Allah'ım Bu kez Allahu Teala; Hz.Musa'ya: "Ya Musa! Ben seni Peygamber yapmak süreti ile seninle konuşarak zamanındaki insanlardan üstüne çıkardım. Sana yaptığım bu lutüflarla yetin ve şükredenlerden ol" dedi. (A'raf süresi114. ayet) Hz. Musa'da, "Razı oldum ya Rabbi" dedi."
İşte Allahu Teala merhametini sonsuzluğundan hz. Musa nın bu duasını hz. Musanın kendi zamanının ötesinde zuhur etmek üzere kabul edip ahirzamanda batınen ümmeti Muhammede yardımcı olmasını lütfetmiştir.
Bu sebeple Tuva vadisinde görülen el Hz. Musa nın elidir.

Allahu Teala Kuran-ı Kerimde hz. Musa ya mucize olarak verdiği sırlardan biriside hz. Musanın eline verilen sırdır.
". Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kollarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır" KASAS SURESİ – 32
Ayeti kerimede bahsedilen "işte bu ikisi" cümlesinde geçen hz. Musaya Allahu Teala tarafından verilen iki mucizeden; asa ve el mucizesidir.
"Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın."
TAHA SURESİ -22
Kusursuz, lekesiz ve beyaz yani tertemiz olan Kuran-ı kerimdir.
Çünkü tahrif edilmemiştir.
Bu ayette Allahu Teala, bir başka (zamanda) mucize olarak Hz. Musanın ahir zamanda Kuranın tasdiklenmesine batini yardımı olacak olan el mucizesinin işaretini veriyor. En doğrusunu Allah bilir.
Üstteki resimde hz. Musanın eline dikkatle bakarsanız, Tuva vadisindeki el ile, hz. Musanın elinin konumu, duruşu ve yönü aynıdır. İki resimdeki elde sağ eldir. Ve iki el de doğudan batıya doğru bir sırrı işaret eder. Her iki elin koldan bağlantı yerlerine dikkat ederseniz, tuva vadisindeki hadiste işaret edilen büyük el; hz. Musanın kabrinin hemen dibinden başlar yani Hz. Musanın bedeninin gömüldüğü yerden başlar. Kabartma resim üzerindeki el de hz. Musanın zahir bedenini tasvir eden görüntüdedir.
Hz. Musanın sağ eline verilen mucizeyi,  hz. Musa hayattayken kullanmamıştır. Hz. Musa kendi zamanında sadece asa üzerindeki mucizeyi kullanmıştır. Bu mucizelerin kullanıldığı yerler Kuran-ı kerimde, Firavunun sihirbazlarının sanal yılanlarının yutulması ve Kızıl denize asasıyla vurup, Kızıl denizi ikiye ayırması mucizesidir.
Kuran-ı Kerimde hz. Musanın Eli ile ilgili bir mucize olayı geçmemektedir.
Peki neden hz. Musanın eli ile ilgili bir mucize Kuran-ı Kerimde yoktur?.
Çünkü Hz. Musanın elinin mucizesi ahir zamanada zuhur edecektir. Nitekim hz. Musanın elinin işaret ettiği sırlı yer bu mucizenin ilk zuhurunun başlangıcıdır.
Allahu Teala bu elin mucizesinden, tahrif edilmiş kutsal kitapların karanlığından, gerçek Tevratın Bulunması ile ve gerçek Tevratın Hz. Peygamber Efendimizi ve Kuran-ı kerimi tasdik etmesi ile insanlık alemini karanlıktan Kuran aydınlığına çıkaracaktır. Kuranın nuru açığa çıkacaktır.
“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık Ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.”
HADİD SURESİ – 9
İşte o zaman, o elin nuru parlamış olacaktır. Çünkü mucizelerde Allahın Ayetlerindendir. Haliyle hz. Musaya verilen bu mucize ayet olarak İnsanlığa barış ve ilim aydınlığı getirmekle beraber hz. Musanın, peygamber efendimize batınen tabi olması tasdiklenmiş olacaktır. Bu hali batınen işaret eden hadisi şerif şudur;
“Peygamber  Efendimiz şöyle buyurdu: "Yahudi ve Hıristiyanlar gibi siz de mi dininizden şüphe etmeye başladınız da eksiklerini Yahudilerden ve Hıristiyanlardan tamamlamaya kalkışıyorsunuz? Size, hiçbir eksiği olmayan, içinde şüpheye düşeceğiniz hiçbir şey olmayan bir din gelmiştir. Şayet Hz. Musa hayatta olsaydı, O'nun bile Bana uymaktan başka bir seçeneği olmayacaktı".
Yeni sırlarda buluşmak üzere..
Allaha emanet olun
Dua edin
Cafer İskenderoğlu

DUYURU

Hiçbir zaman ve hiçbir yerde mehdilik iddiasında bulunmadığım halde sizce malum kişiler, bana Allah vergisi olan bilgilerimi kıskanıp ve daha önce kendileriyle paylaştığım bu bilgilerime sahip çıkmak için internet ortamında aleyhimde karalama kampanyası başlattığını, beni karalarken de bana ait olan bilgileri çeşitli blogspotlar da ve tv programlarında kendi bilgileriymiş gibi kullandıklarına şahit oldunuz. Bu şahıslar bununla da yetinmeyip Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına aleyhimde onlarca iftira ile dolu bir ifade ile şikayette bulunmuşlardır. Gıyabımda değerli Emniyet güçlerimizin yaptıkları uzun süreli teknik takip sonucu bana atılan iftiraların hepsinin yalan olduğunu belgeleyip  Savcılığa sunmuşlar ve aşağıda yayınladığım resmi belge ile bu iftiralardan beri olduğumu yine yüce Devletimizin birimleri belgelemişlerdir. Her yerde kendilerinin eşi bulunmaz Müslüman olduğu imajı veren bu kişileri önce Allaha sonra kamuoyunun vicdanına havale ediyorum.

Tvler de ve blogspotlar da benim yazılarımı kullanan şahıs, zamanında kendisine maddi manevi destek çıktığım halde ve kitabımın tüm gelirlerini kendisine bağışladığım halde beni karalayan ekibin başı olmuştur ve o ekibi beni karalamaları için yönlendirmiştir. Onları nasıl yönlendirdiğinin belgeleri de elimizde mevcut olup, sürmekte olan mahkememiz sonucunda yine bu sayfada yayınlanacaktır. Bu şahıs kendi sitesinde beni karalamaya yönelik yazıları kaldırmaya söz verdiği halde çeşitli tekniklerle dışarıdan link vererek karalamaya devam etmektedir..

Telefon ve internet faturaları tarafımızdan 1 yıl boyunca ödenmiştir

Dilek Çalışkan hanımın vakıf  için verdiği arsasını iade ettiğimiz halde, yine bu konuya ait karalamaları da “İsviçreden mektup” başlığında malum şahsın sitesinde yayınlanmaktadır. Oysa mahkeme arsa konusunda bizim hakkımızda herhangi bir dolandırıcılık suçuna rastlanmadığına ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiği halde biz Dilek hanımın arsasını iade ettik ve vakıf kurmayı iptal ettik. Belgeleri aşağıdadır.

Bana kurulan komplo ve iftiralar gözler önündedir kamuoyunun vicdanına sunuyorum.
Tekrar ediyorum hiçbir zaman mehdilik iddiasında bulunmadım sitemin bir köşesine yazdığım gibi hatalarımla ve sevaplarımla iyi bir Müslüman olmaya çalışan bir kişiyim.
Üçüncü şahısların mehdilik konusunda zanları ve suizanları beni bağlamaz.
Video sitelerinde ve blogspotlarda aleyhimde yayın yapan kişilerin IP numaraları tespit edilmiştir. Bu kişiler hakkında da ayrıca suç duyurusunda bulunacağım.


Cafer İskenderoğlu

YARATILIŞIN 6 GÜNÜ VE İNSAN

6 GÜNDE YARADILIŞ SIRRI,KUZEY-GÜNEY GÖK KAPILARI,ENERJİ VE  IŞIK BEDENLER !..

NOT: aşağıdaki makale bana ait olan, ve 2005 yılında (Ahmet Melih) mahlas ismiyle yayınladığım, (Altı günde yaratılış ve insan) adlı kitabımın bir bölümüdür. Bu kitabım daha sonra (Arafın ricalleri) adlı kitabın içinde tamamı yayınlanmıştır. Ancak  Arafın ricalleri adlı kitabımı içine birkaç makalesi bulunan şahısla beraber yayınlama gafletinde bulundum. Bu şahıs kitabımdaki bilgileri kendi bilgileriymiş gibi çeşitli blogspotlarda ve tv programlarında kullanmaktadır. Bu şahsın, beni çeşitli internet sitelerinde (sahte mehdi) diye karalatmasının sebebi yeni yeni anlaşılmaktadır. Amacı beni silip şahsıma ait bilgileri ve kitabımı sahiplenmektir. Google a Altı günde yaratılış sırrı yazın bakın, benim kitabımın bu bölümü çıkacaktır ve altınada kendi ismini yazdırmıştır. Daha birçok fikrimi ve bilgimi bu şekilde kullanmaktadır kendi sitesindeki birçok makalede benim gönderdiğim epostalarda vardır gerekirse o postaları burada yayınlarım.

* CESED ALEMİNDEN ENERJİ BEDENE, ENERJİ BEDENDEN IŞIK
BEDENE NASIL GEÇİLİYOR?..


DÜNYA'DAN EVRENE ÇIKIŞ NOKTALARI, KUZEY VE GÜNEY

GÖK KAPILARI, KAF DAĞI-ANKA KUŞU...


* BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ/MANYETİK FIRTINALARIN SIRRI!..

* UZAYDA YOL ALAN IŞIK BEDENLERİN İZLEDİĞİ YOLLAR...

* IŞIK BEDENLERLE UZAYA ÇIKAN İNSAN-I KAMİLLERİN UZAY ÇAĞI İNSANLARINA BIRAKTIKLARI İŞARETLER...

* İLMİ BATIN/GÖRÜNMEYEN İLMİN ŞAHİTLERİ RUHLAR ALEMİNDE İLK SECDE EDENLER

  • İNCİR VE ZEYTİN'DEKİ YARADILIŞ AŞAMALARININ SIRRI?

·       HADİSLERDE GEÇEN CİN KARDEŞ İNSANIN ENERJİ BEDENİ


.


6 GÜNDE YARATILIŞIN

3 GÖRÜNMEZ ALEM SAFHASI


1.  "NURUN ALA NUR BEDENLER" VE ŞAHİTLİK ALEMİ





"HATIRLA Kİ RABBİN MELEKLERE; BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM" DEDİ. (Bakara/30)

-         Cenab-ı Allah, İnsanı hiçbir mahluka vermediği şerefle evrenin yaradılışına şahit tutmak için IŞIK BEDENDE yaratıyor. (Tüm gelmiş gelecek tüm insanlar bu milyonlarca yıl sürecek inşa'aya daha ol emri verildiği ilk andan itibaren şahitlik yapıyorlar. O yüzden cismani bedeninden ışık bedenine dönen insanlara  o alemi tekrar hatırlama donanımına geldikleri için ŞAHİTLİK makamı veriliyor.)

Ayrıca yaradılışın bu safhasında ısı ve ışık aklın alamayacağı kadar yüksek olduğu için insan dünya hayatında imtihana tabi tutulacağı düşük cismani halinde henüz değil de "nurun ala nur" gibi en yüce bedende bulunuyor.

İşte; bu yüzden MİRAC hadisesinde CEBRAİL ALEYHİSSELAM bu yaradılışın mıntıkası olan SİDRET'ÜL MÜNTAHA'dan öteye geçemedi. Çünkü bu safhaya ancak Nurun Ala Nur bedendeki insan dayanır ki RESULALLAH EFENDİMİZİN, MİRACA BAŞLADIĞI YOLCULUĞU GÖK KAPILARINDAN İTİBAREN BU BEDENDE İDİ. CEBRAİL'İN DİĞER MELEKLER GİBİ NUR OLAN BEDENİ BU NURUN ALA NUR BEDENİN GÜCÜNDE OLMADIĞI İÇİN KENDİLERİ, BURADAN ÖTEYE GİDERSEM YANARIM DEDİ. ÇÜNKÜ BU MINTIKADAN ÖTESİ SADECE NURUNALANUR BEDENDEKİ İNSANA HAS DAİRE.

"KIYAMET GÜNÜNDE BİZ BUNDAN HABERSİZDİK DEMEYESİNİZ DİYE RABBİN ADEMOĞULLARINDAN, ONLARIN BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ÇIKARDI, ONLARI KENDİLERİNE ŞAHİT TUTTU VE DEDİ Kİ; BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?. (ONLARDA), EVET BUNA ŞAHİT OLDUK" DEDİLER.) (A'raf/174)

BÜYÜK SIR (1)- İşte bu hitabı ilk haşa (ciddiye) alan  Nurun ala nur bedendeki insanlar hemen secdeye kapanarak "EZELDEN EBEDE KADAR" dediler. Bunlar yeryüzünde ilahiyatçıların dahi bir kısmının kafasının basmadığı ki basması da mümkün değil GÖRÜNMEYEN İLMİN/İLM-İ BATIN VEYA İLM_İ DERİN'İN halkın tabiriyle HIZIR İLMİNİN TEMSİLCİLERİ OLDULAR!!!

BÜYÜK SIR (2) – Yukarıda anlatılmaya çalışıldığı maada İnsanın ve Evrenin birinci YARADILIŞ KATEGORİSİNDE insanın yaradılış anındaki milyarlarca derecelik ısı ve ışığa dayanamayacağı için insan ışık bedenlerde şahit tutulmuştur.

BÜYÜK SIR (3)- Sidre'tül Münteha Allah'ın ZATINDAN ZATINA TECELLİSİNİN İLK ANIDIR. DOLAYISIYLA NUR ÜSTÜ NURDUR. YANİ IŞIK/ZİYA NOKTASI EN YÜCEDEDİR. MELEKLER NUR YAPIDA OLDUKLARI İÇİN BU MEVKİDE İZOLE OLURLAR.

BÜYÜK SIR (4) –PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV.) Mirac'a başladığı dünyadaki mevkiler MESCİD-İ HARAMDAN- MESCİD'İ AKSA'ya (ki aralarında kilometrelerce mesafe vardır) ENERJİ BEDENİYLE SEYAHAT ETMİŞTİR, SONRA GÖKKAPILARINDAN İTİBAREN IŞIK/NURUNALANUR Kİ özünde olan bedene geçmiş o donanımda Miraç hadisesini gerçekleştirmiştir.

EFENDİMİZİN yine bu yolculuk sırasında belirli bir mesafeye kadar bindiği Burak da Arapça Bark/yıldırım ışığı anlamına gelir.

2.  
ENERJİ-ÖZATEŞ

Yaratılışın ikinci aşaması birinci aşamada oluşan çok yüksek ışık ile ısının Evren içinde genişlemesiyle ışık taneciklerinin belirli bir oranda soğumaya başlamasına sebep olmuştur. Bu süreçte IŞIK TANECİKLERİ BİR ARAYA TOPLANIP enerji taneciklerini oluşturmuştur.

Bu enerji tanecikleri Kuran'ı Kerim'de "ÖZ ATEŞ" ve "DUMANSIZ ALEV" olarak ifade edilmiştir. Astrofizik bilim dalı ileri sürdüğü BİNG BANG (Büyük patlama)teorisinde de ENERJİNİN IŞIK TANECİKLERİNDEN oluştuğuna yakın açıklamalarda bulunmuştur.

BÜYÜK SIR (5) – Enerji aşamasında yaratılanlar cinler ve ŞEYTANLARDIR!.. Bu sebeple cinler ve Şeytanların bedenleri ENERJİDİR:

BÜYÜK SIR (6) – Şeytan Yaratılışın birinci aşamasına (kategorisine) şahit tutulmamıştır. Dolayısıyla İnsanın birinci aşamadaki/kategorideki YÜKSEK YARATILIŞINI VE İLMİ DURUMUNU bilmediği için aceleci ve haddini bilmeyerek 3. KATEGORİDE CESED HALDE GÖRDÜĞÜ ADEM'İ BAZ ALARAK TERBİYESİZLİK ETTİ. OYSA ALLAH HİÇ BİR MAHLUKUNUN BİLMEDİĞİNİ BİLENDİR! ONUN EMİRLERİNDE AKLIN HAYALİN ALMADIĞI BİR SIR VE BU SIRRA BİNAEN HİKMETLER DE VARDIR.

Şeytan bu ahmaklığının ve cahilliğinin acısını da Allah'ın dünya imtihanına binaen müddet verilerek düşman olarak geçirmekte ve kadrosunu genişletmeye çalışmaktadır.

Şeytan'ın ve taraftarlarının Evren'in ve kendilerinin yaratılışına şahit tutulmadıklarını CENAB-I MEVLA:

"BEN ONLARI (İBLİS VE SOYUNU) NE GÖKLERİN VE DE YERLERİN YARATILIŞINA ŞAHİT TUTTUM. BEN YOLDAN ÇIKARANLARI YARDIMCI EDİNECEK DEĞİLİM" (Kehf/51)  bu ayetle bizlere bildiriyor.

BÜYÜK SIR (7) – Şeytan ve soyu kıyamete kadar FİZİKSEL BEDENLERDEKİ İNSANLARIN KAMİL NOKTAYA ÇIKMAMASI VE İLK YARATILIŞ HALLERİNİ HATIRLAYIP "NURUN ALA NUR BEDENLERE" DÖNÜP bu bedeni güçleriyle kendilerini tesirsiz bırakmamaları için her türlü melaneti ve hileyi gerçekleştirmektedirler. İnsan nefsi bu melanet ve telkinlere olan meylini terbiye etmediği sürece maalesef bir çok kişi insanlıktan düşerek aşağıların aşağısı şeytanın köleleri olarak korkunç bir azaba doğru kendilerini sürüklemektedirler.

BÜYÜK SIR (8) – İkinci aşamada yaratılan bedenlerin ENERJİ BEDENLERE sahip oldukları Kuran'ı Kerim'de; " CİNLERİ ÖZ ATEŞ'TEN YARATTI". (Rahman/15) ayetiyle bildirilir.

Cin ve şeytanlar aynı yaratılış grubundandır. Bu varlıklar yaratılışlarının gereği ENERJİ BEDENLERE sahip olduklarından hareket ve kabiliyetleri daha fazladır. Enerji bedenleri bizim bildiğimiz elektrik enerjisinden daha ileri olduğundan biz onları fizik gözlerimizle algılayamıyoruz.

3. KUARKLAR (BALÇIK SAFHASI)

Allah'ın ZATINDAN ZATINA tecellisi uzay boşluğu içersinde genişlerken ışık tanecikleri birleşerek, enerji taneciklerini oluşturmuştur. ENERJİ TANECİKLERİ DE BİRLEŞEREK İNSANIN FİZİKSEL BEDENİNİN EN KÜÇÜK YAPISI olan KURAN'I KERİM'DE İFADE EDİLEN SÜZÜLMÜŞ ÇAMURU BALÇIĞI OLUŞTURMUŞLARDIR. BALÇIĞIN ASTROFİZİK'TEKİ KARŞILIĞI KUARK'TIR!!!

KUARKLAR (balçık); Elektron, Proton, ve Nötron gibi yapıları meydana getiren yapı taşlarıdır.

BÜYÜK SIR (9) – Üçüncü aşamada Hz.Adem'in (A.S.)  FİZİKSEL VÜCUDU yaratılmıştır. Aynı zamanda evrendeki gezegenlerin ve evrendeki bütün varlıkların oluşumunun başlangıcıdır. Bu sebeple insan yaratılış özellikleriyle EVRENE MODEL olmuştur.

"ALLAH İNSANI ÇAMURA BENZEYEN BİR BALÇIKTAN YARATTI." Rahman/14

Burada anlatılan balçığı meni ile bir tutamayız çünkü Hz.Adem bir ana ve babadan yaratılmamıştır.  CENAB-ı MEVLA tarafından vasıtasız yaratılmıştır.

Üçüncü aşamada fiziksel bedenin yaratılmasının sebebi IŞIĞIN VE ENERJİ SAFHALARININ yoğunlaşması sebebiyledir.

BÜYÜK SIR (10) – Üçüncü Aşamada insanın fiziksel bedeninin yaratılması ALLAH'IN "OL" emriyle atom elemanlarını meydana getiren parçacıklarla (balçık) başlayıp atomlara, ATOMLARDAN MOLOKÜLLERE, MOLOKÜLLERDEN HÜCRE TUĞLALARINA dönüşerek tamamlanmıştır.

BÜYÜK SIR (11) – FİZİKSEL BEDEN; 1. KATEGORİDE YARATILIP ALEMİN YARATILIŞINA DA ŞAHİTLİK YAPAN NURUN ALA NUR yani IŞIK BEDENDEN aşağılara İNİŞİN de İLKİDİR.

YARATILIŞIN 6 GÜN SIRRI

3 GÖRÜNÜR ALEM SAFHASI



4.  ELEKTRONLAR

Birinci, ikinci, üçüncü günler (kategoriler) BATINDIR. Çünkü maddenin alt yapılarını oluştururlar. Ancak elektrondan sonrası ELEKTRON MİKROSKOPLARIYLA görülebildiğinden atom ve üst yapılar (molekül ve hücre) görüle bilinir.

BÜYÜK SIR (12)-  Dördüncü günde/kategoride UZAY BOŞLUĞUNU ATOMLAR doldurmuştur. Her atom modeli oluşturacağı İLAHİ EMİRLE, elektron, nötron ve proton sayısına ulaşır. Dördüncü aşamada atomların her biri İLAHİ EMİRLE-PROGRAMLA/formatla YAPILANDIRACAĞI VARLIĞI ŞEKİLLENDİRMEYE BAŞLAR.

5.    ATOMLAR

Bu aşamada DA ATOMLAR; ÜZERLERİNE YÜKLENEN İLAHİ PROGRAMLA MOLOKÜLLERİ OLUŞTURURLAR. Bu aşamada EVREN' deki düzen artık şekil almaya başlar. Genişleyen EVREN' DE vücut kazanmış yapılar şuurlu olarak birleşirler. Günümüzde bilim DNA moleküllerinin oluşturacağı yapıların BİLGİSİYLE DONATILDIĞINI keşfetmiş, inkar edememiştir.

6.
MOLOKÜLLER VE HÜCRE

Altıncı günde; ışık yapı-enerji yapıyı, enerji yapı – balçık/kuark yapıyı, kuark yapı-atomları, atomlar-molekülleri, MOLOKÜLLER DE HÜCRELERİ oluşturmuştur. Evrendeki her varlık hücrelerin birleşmesinden sonra ferdiyet ve fiziksel vücut kazanırlar. VARLIKLAR BU AŞAMADAN SONRA GENEL İSİMLERİNİ ALIRLAR: insan, bitki, hayvan, taş, toprak, su, maden, gezegen...)

BÜYÜK SIR (13) – Altıncı aşamadan sonra yaratılmış olan canlı cansız her varlık hangi tür bedene sahip olursa olsun, (ışık beden/melekler, enerji beden/cinler ve şeytanlar ve FİZİK BEDENE SAHİP İNSAN dahil her varlık aynı zamanda sondan başa doğru ASILLARINA DÖNME YOLCULUĞUNA başlamıştır!


YARATILIŞ ANINDAKİ TESBİHATLAR/FREKANSLAR

Varlıkların yaratılışın kaynağı,ALLAH'IN ZATINDAN ZATINA TECELLİYATININ ilk anlarında oluyan çok şiddetli IŞIK olup VARLIKLAR, 6 aşama/kategori geçirmesine rağmen neden renkleri-tatları ve şekilleriyle birbirlerine benzemiyorlar?

Çünkü varlıklar/masiva IŞIKTAN BAŞLAYIP HÜCRE OLUŞUMUNA KADAR OLAN 6 kategoride de farklı sayıda ve farklı isimlerle/esmalarla (bu isimlerin tamamı LEVH-İ MAHFUZ' DA muhafazalıdır) ve farklı hızlarla ALLAH'IN ESMASINI zikrederler.

"GÖKLERDE VE YERDE BULUNAN HERŞEY ALLAH'I TESBİH ETMEKTEDİR. O, AZİZ'DİR, HAKİMDİR." (Hadid, 1)

"göklerde ve yerde olanların hepsi ALLAH'I tesbih etmektedir. O, üstündür HİKMET sahibidir." (Haşr/1)

O halde yaradılışın ilk anından itibaren sonsuza yayılan TECELLİYAT, sayısız tesbihatı da beraberinde başlatmış ve halen sonsuzluk içersinde yine kendi zatını tesbih etmektedir.

BÜYÜK SIR (14) - Bugünkü ilimle enerji taneciklerinden fiziksel yapıya geçişin en küçük parçası KUARK'tır. Bu parçacıkların çapı yayınlamış oldukları dalga boylarıyla yaklaşık olarak ölçümlenmeye çalışılır. BU DALGA BOYLARI O PARÇACIĞIN ALGILANAN FREKANSIDIR, YANİ TESBİHATIDIR! Her insanın de kendine has tesbihatı vardır, kokusu, rengi, parmak izi vs. Bu tesbihatla yani yaydığı dalga boyuyla ilgilidir. İnsan sağlam bir mümin olup kendine has esmasını bilip daimi zikre ulaşsa IŞIK BEDEN HALİNDE EVRENDE SEYAHAT EDEBİLİR!

 

BÜYÜK SIR (16) – Evrene gelince,çoklar birleşerek sonunda TEK'i oluştururlar.Evrende tek olduğu için tesbihatı tektir. Evren yaratılışının başlangıcında ferdi olarak tesbih etmeye başladığı TEK İSMİ  kendi kıyametine kadar bir defa tesbih eder. EVREN'İN FERDİ TESBİHATI BİTTİĞİ ZAMAN EVREN KENDİ VARLIĞININ İÇİNE  ÇÖKEREK YOK OLACAKTIR.

Bu aşamada yaratılış tersine dönecek; yaratılan her varlığın tesbihatı geriye doğru akarak ilk yaratılıştaki çok şiddetli ısı ve ışığın oluştuğu haline gelecek ve kıyamet kopmuş olacaktır.

"O GÜN GÖKYÜZÜ ERİMİŞ MADEN GİBİ OLUR" (Mearic/8)

RESİM  1
ELEKTRONUN TESBİHATI





















Resim gök kapıları

YARATILIŞ VE TİN SURESİNDEKİ

İNCİR VE ZEYTİNİN SIRRI

"İncire, zeytine,Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık sonra onu aşağıların aşağısına indirdik." (TİN/1-5)



İNCİR yapısı ve oluşumu itibariyle insanın ve akabinde ona model olduğu yaşam kaynağı olduğu EVREN'in İLK ÜÇ AŞAMASI OLAN ışık(nur)+ enerji (öz ateş)+balçık (kuark) yapıya kadar olan yaratılış aşamasına örnek teşkil eder. Zeytin ile de yapısı ve oluşumu gereği yaratılışın son üç aşamasında var olan atomlar, moleküller ve hücre yapılanmasına dikkat çekilmiştir...



ENERJİ BEDENDEN IŞIK
BEDENE GEÇİŞ



Yaratılışın ikinci gününde ışık tanecikleri bir araya toplanarak enerji taneciklerini oluşturduğu için insan da enerji beden sahibi olmuştur. Bu aşama da enerji varlıklar cinleri ve şeytanlar yaratılmıştır.

Elbette CENAB-I MEVLA kendisine halife olarak yarattığı insana üç bedenli olmayı ve bu bedenleri kullanmak için en üst derecede ilim ihsan etmiştir. Çünkü halife insan görevi gereği aynı zamanda ENERJİ VARLIKLARLA DA muhatap olur.

Hz. Ahmed Muhammed Mustafa (Sav.) insanlara Peygamber olarak gönderildiği gibi cinler'e de gelmiştir.


BÜYÜK SIR (17)- Bu sebeple diğer bedenlerin yanısıra ENERJİ BEDEN; EVRENİN SINIRLARI İÇERSİNDE FARKLI GÖREVLER (METAFİZİK CİHAD) YAPABİLMESİ (İNSANI KAMİL BOYUTUNDAKİ VAZİFELİLER) İÇİN BÜYÜK BİR LÜTUFTUR. ÇÜNKÜ FİZİKSEL BEDENLE İNSAN EVREN İÇERSİNDE GÖREV YAPAMAZ.
Enerji bedenin hızı ışık hızından fazladır. İnsan enerji bedenle bilinen ışık hızıyla hareket etse çapı 40 kilometre olan dünyanın etrafını ekvator hizasından saniyede 7.5 defa döner. Bu örnekten yola çıkarak hızı saniyede milyonlarca kilometreyi aşan enerji bedenli insanın evren içinde gidebileceği noktaları bir de siz düşünün..

İnsanın ENERJİ BEDENE sahip olduğuyla ilgili en büyük delillerden bir tanesini Resulallah Efendimizin (Sav.) şu mubarek şu sözünde saklı:

"SİZİNLE BİRLİKTE BİR CİN KARDEŞİNİZ DOĞAR, SİZİNLE BERABER DOĞAR VE SİZİNLE BERABER YAŞAR VE SİZİNLE BERABER ÖLÜR".

Hadisi Şerifte geçen bu CİN KARDEŞ İNSANIN ENERJİ BEDENİDİR ki;

Günümüzde bir çok devlet, burnumuzun dibinde sayılan Ay'a gitmek için milyarlarca dolar masraf ederken, her insana verilmiş bu donanımı İnsan-ı kamil olarak ortaya çıkarmış olan Muhyiddin-i Arabi Hazretleri ise geleceğin uzay çağı insanlarına şu mesajı gönderiyor:

"İNSANOĞLU BİR GÜN GELECEK UZAYDA SEYAHAT EDECEK MERİH'E UĞRADIKLARINDA BENİM ONLARA BIRAKTIĞIM İZLERİ GÖRECEK"



ENERJİ VE IŞIK BEDENLE EVRENE ÇIKIŞ NOKTALARI VE YOL HARİTASI

Mümin kişiliğini Allah'a ispatlayan insan, daimi zikre de ulaşınca önce ENERJİ sonra da IŞIK BEDEN'ine GERİ DÖNER.Bu geri dönüş insanı karanlıktan aydınlığa çıkaran, FİZİKSEL BEDENDEKİ KABİRDEN DİRİLMEYE GÖTÜREN TESBİHAT ŞİFRELERİDİR.

BU TESBİHAT YÜKSEK ŞUUR VE KALBİ BAĞLANTI İSTER. BUNUN NETİCESİNDE İNSAN GEREKLİ DALGA BOYUNA ULAŞIR VE O DALGA BOYUYLA ALLAH'IN İLMİYLE EVREN'DE SEYREDEREK VAZİFE YAPAR.BU MAKAMDAKİ İNSAN ŞAHİTLİK MAKAMINDADIR. O'NUN İRADESİ KÜLLİ İRADEYE RAM OLMUŞTUR! O YÜZDEN YUNUS; "ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM YUNUS DİYE GÖRÜNDÜM" demiştir.
İnsanoğlu, benzetmek uygun olursa 100 bin odalı beyin şatosunun 10-12 bin kadarlık odasını dünya erzağıyla doldurup kullanırken; 90 bine yakın ilahi erzak odası olarak tahsis edilmiş bölgelerin kapısının önünden bile geçmediği için bu bilgileri/yetenekleri kullanamamaktadır!!!

KUZEY- GÜNEY GÖK KAPILARI

Ahmedi Mahmud Muhammed Mustafa (Sav.) Efendimizin dünyaya teşrifinden sonra uzayda bilgi hırsızlığı yapan cinlerin müşterek çalıştıkları kahinlere verdiği bilgilerin önü kesildi.
Dünyanın etrafındaki  KAF DAĞI denilen ENERJİ DUVARI güçlendirilerek, cinlerin ve şeytanların enerji bedenlerini yakacak/izole edecek hale getirildi.
O tabakaya yaklaşıp dinlemeye çalışan, zaman zaman da açılan gök kapılarından kaçarak bilgi hırsızlığı yapmaya çalışan CİN ve şeytanlar; kozmik ışınlardan görevli meleklerin gönderdiği şahap, şıvaz ve alev sütunlarıyla cezalandırılmaktadırlar.

"ONLARI TAŞLANMIŞ (KOVULMUŞ) HER ŞEYTANDAN KORUDUK) Hicr/17

"ANCAK KULAK HIRSIZLIĞI YAPAN MÜSTESNA, ONUNDA PEŞİNE AÇIK BİR ALEV SÜTUNU DÜŞÜRMÜŞTÜR" HİCR/18























KAFDAĞI-ANKA KUŞU

Dünyanın etrafını küresel bir biçimde kuşatan ENERJİ TABAKASINA İSLAM ALİMLERİ KAF DAĞI adını vermişlerdir. Bu değerli insanların ANKA KUŞU olarak adlandırdıkları da ENERJİ BEDENLERİ'DİR. Her alemin şifreleri olduğu gibi bu aleminde şifreli, kodlu ifadeleri vardır.

GÖK KAPILARI/ENERJİ YOLLARI

Dünyayı kuşatan enerji tabakasının iki ana kapısı vardır.Bu kapılar dev bir hol şeklinde enerji tabakasını KUZEY YARIM KÜREDEN GÜNEY YARIMKÜRE'YE dünyanın merkezinden geçerek bağlar.

Bu iki kapı İNSAN-I KAMİLLER'in UZAYA ÇIKMAK İÇİN KULLANDIKLARI KAPILARDIR.

BU ANA KAPILARA BAĞLI OLARAK DÜNYANIN YÜZEYİNİ KÜRESEL ŞEKİLDE KUŞATMIŞ örümcek ağı modeline yakın ENERJİ YOLLARI yaratılmıştır.Bu enerji yerlerinin kesiştikleri noktalarda ana kapılara bağlanan küçük kapılar vardır.

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİNİN SIRRI

Bu küçük kapıların olduğu yerlede fizik kurallarına ters olaylar görülür. Örneğin ülkemizin bazı yerlerinde olduğu gibi yokuş olan tepelik kısımlarına rastlayan geçiş noktalarında YÜKSEK ÇEKİM GÜÇLERİ vardır.Bu çekim güçleri çoğunlukla mıknatıs özelliği gösterirler. Bu noktalarda bir tonluk araba motoru durdurulup vitesi boşa alınırsa arabanın yokuş yukarı çıktığı görülür.
KUZEY ANA KAPISIYLA GÜNEY ANA KAPISINI BİRBİRİNE BAĞLAYAN HOLDE İSE ZAMAN ZAMAN ÇOK ŞİDDETLİ ENERJİ AKIMLARI OLUŞUR.

İŞTE BU ENERJİ GEÇİŞLERİNE RASTLAYAN ANA KAPILARIN ETRAFINDA SEYREDEN BAZI UÇAK VE GEMİLER ENERJİ FIRTINASININ ETKİSİYLE VE BU AKIMIN YÖNÜNE GÖRE OKYANUSA GÖMÜLÜR VEYA UZAYA FIRLAR.BİR DAHA DA BUNLARIN İZİNE RASTLAMAK ZORDUR.

GÜNÜMÜZ BİLİMİ BU OLAYI ÇÖZEMEDİĞİ İÇİN KUZEY YARIMKÜREDE KALAN BÖLGEYE ŞEYTAN ÜÇGENİ ADINI VERMİŞTİR. BU BÖLGENİN AYNISI GÜNEY YARIMKÜREDE VARDIR.

IŞIK BEDEN/ RUHİ SULTANİ

Dünyanın etrafındaki ENERJİ TABAKASINI geçmek uzayda dilediğimiz yere gitmek, oralarda Rabbimizin ayetlerini görmek için CENAB-I MEVLA dereceleri yükselen İNSAN-I KAMİL noktasına gelen insanlar için ENERJİ ve IŞIK BEDENE geçiş izni vermiştir. YANİ ALLAH'IN İZNİYLE GÜÇLENDİRİLMİŞ, HIZLANDIRILMIŞ, DUYULARI ARTIRILMIŞTIR. KURAN'I KERİM'DE  de bu konu SULTANİ GÜÇ olarak ifade edilmiştir.
Dünyanın etrafındaki enerji tabakası da yine Yüce kitabımızda GÖKLERİN VE YERİN ÇERÇEVESİ, GÖKLERİN VE YERİN HUDUDU olarak nitelendirilir.
"EY CİN VE İNSAN TOPLULUKLARI, YAPABİLİRSENİZ HAYDİ GÖKLERİN VE YERİN HUDUDUNDANÜSTÜN BİR GÜÇ, KUVVETLİ BİR DELİL VE İLİMLE GEÇİN BAKALIM, AMA GEÇEMEZSİNİZ ANCAK SULTAN GÜÇLE GEÇEBİLİRSİNİZ."(Rahman Suresi 33)

EVRENDEKİ YOL AĞLARI
HANGİ GEZEGENE HANGİ
GÖK KAPISINDAN GİRİLİR?!

Dünyadan çıkarken gök kapılarının birinden geçtikten sonra belli yollar tertip edilmiştir.

Rahman suresi 33. ayette de belirtildiği gibi insan üstün bir güç, kuvvetli bir delil (enerji bedini) ve ilim sahibi olmazsa uzaya çıkamadığı gibi, çıksa da bu çıkış onun sonu olur çünkü Evren kozmik ışınlarla doludur. Kozmik ışınlar enerji yapımıza zarar verebilir. Işık bedene ise tesir etmez. Işık bedenle uzayda seyahat edilemeyeceği için (çünkü ışık beden saniyede milyarlarca kilometre hıza sahiptir) enerji bedenle seyahat edilir. Evrende seyahat ederken yolculuğumuzu kozmik ışınların tesir etmediği yollarda yapmalıyız.

"ÖZEN İÇİNDE YOLLAR VE YÖRÜNGELERLE DONATILMIŞ GÖĞE AND OLSUN." Zariyat/7

İnsan enerji bedenle Evrendeki seyahatinde bu yolların dışına çıkamaz çünkü bu seyahatin ilmini almıştır. Hangi gezegene hangi gök kapısından geçeceğini,Uzayda tertip edilen yolların dışına çıkarsa zarar göreceğini bilir.

"YERİN İÇİNE GİRENİ VE ONDAN ÇIKANI, GÖKTEN İNENİ ORAYA ÇIKANI BİLİR. O, ESİRGEYENDİR, BAĞIŞLAYANDIR." Sebe/2
Cafer İSKENDEROĞLU
(ALTI GÜNDE YARATILIŞ VE İNSAN KİTABIMDAN)
KİTABIN TAMAMINA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ.