FİHİBİSMİLLAHİ
İnsan-ı
Kamil, Allah(c.c)'ın halifesi olması sıfatıyla nur üstüne nur
özelliğine kavuşmaya yaratıcısının izni ile hak kazanmıştır. Allah'ın
zatından zatına tecellisi ile sonsuzluğa yayılan, isim ve sıfatlarının
hakikatı olan nur, ebedi olarak devam edecektir. Yaratılmışların hepsini
insan için var eden Allah(c.c) isim ve sıfatlarıyla birlikte, halife
olarak var ettiği İnsan-ı Kamil'e ışıktan hücreye yaratılış sıralaması
gereği nur üstüne nur mertebesine ulaşma imkânını bağışlamıştır.
Allah'ın
insana verdiği bu lütfunu ve onda var ettiği iç içe yerleştirdiği ışık
ve enerji bedenlerinin varlığının işaretlerini Tin Suresinden başka Nur
Suresinin 34-35-36-37. Ayetlerinde de görüyoruz. Bu Ayetlerde yine
Allah'ın o sırlarla dolu muhteşem yemini ile başlıyor.
"Andolsun
ki biz sizi (gerekeni) açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp
gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler
indirdik" Nur Suresi-34
Yukarıdaki
ayette Allah(c.c)'ın: "Takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik"
cümlesindeki "öğüt" kelam-ı şerifi Kur'an-ı Kerim'de kullarına rahmet
olarak indirdiği, batın, zahir ve ledünni ilimler olarak algılanmalıdır.
İnsanlar ancak bu yüksek ilimler ile önce takvaya sonra İnsan-ı Kamil
olmaya ulaşırlar. Kur'an-ı Kerim bu ilimlerle doludur.
"Allah,
göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili içinde lamba bulunun
bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir. O fanus ta
sanki inciye benzeyen bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet
edilmeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden tutuşturulur. Onun yağı,
neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. Bu nur üstüne nurdur.
Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara (böyle)
temsiller getirir. Allah her şeyi bilir." Nur Suresi -35
Nur
Suresinin 35. Ayeti bazı kesimin yorumladığı gibi ampulün icadını
işaret eden bir ayet olamaz. Böyle düşünen kendi zanlarının aldatmasını
yaşıyorlar. Allah'ın gelecekte insanların kullanacağı bir icadı ile
kendisinin varlığını ve Kur'an-ı Kerim'in doğruluğunun ispatlanmasına
ihtiyacı yoktur. Bugüne kadar ampulden daha önemli ve o kadar çok ve
mükemmel icatlar olmuştur ki ampulün icadı yanında çok basit kalmıştır.
Önümüzdeki
yıllarda İnsan-ı Kamillerin yetiştireceği inançlı bilim adamları,
ampulü, elektrik tellerini, dev trafo merkezlerini, barajları ve nükleer
santralleri, hatta meskenleri, hatta meskenlerdeki elektrik
tesisatlarını ve sayaçlarını rafa kaldıracak muhteşem icatlar ortaya
koyacaklar ki, bu icadın bir modeli güneştir. Bu sebeple Allah'ın
ayetleri bu kadar basit meallere ve yorumlara indirgenemez. Güneşin
milyarlarca yıl süregelen belki bir o kadar yılda devam edecek olan
daimi enerjisinin sırrı sıcak ve soğuk füzyonun bir arada senkronize
çalışması sonucu ortaya çıkar. Çünkü yaratılış alternatifle beraber
vardır. Yani tek ve alternatifi olmayan varlık Allah'tır. Bu nedenle
Allah her şeyi, görünen, görünmeyen, algılanan, algılanamayan her
varlığı birden fazla, çift çift ve alternatifleri ile birlikte
yaratmıştır. (artı-eksi, sıcak-soğuk, gece-gündüz, karanlık-aydınlık vs.
gibi) Çift yaratılma ve alternatifleri olmasa evrende yaşam olmazdı.
"Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız." Zariyat Suresi-49
Allah'ın
Kur'an-ı Kerim'de vermiş olduğu misaller basit değildir. Her şeyi O'nun
şanını, azametinin, isim ve sıfatlarının muhteşem etkilerini taşır. Bu
nedenle Nur Suresi-35 ayette vermiş olduğu misaller bir cam parçası ve
birkaç gram Wolfram madeninde yapılmış direnci kapsamaz. Bu ayette yüce
Yaratıcımızın verdiği misaller, Allah(c.c)'ın meleklerine karşı övünerek
yarattığı yüce kudretinin büyük eserlerinden biri olan İnsan-ı
Kâmildir. Şimdi bu ayeti cümle cümle açıklayalım.
"Allah göklerin ve yerin nurudur."
Nur
suresinin 35.ayetinin yukarıdaki cümlesinde Allah(c.c) yerleri, gökleri
ve arasındakileri yaratmayı dileyip, zatından zatına tecelli etmesiyle
başlayan ve evrende her an var olan sonsuzluğa doğru küresel bir biçimde
yayılmaya devam eden isimlerinin ve sıfatlarının oluşturduğu, kendisine
has sonsuz varlığında insanları ve evreni yarattığı çok yüksek
şiddetteki ışık ötesi varlığına ait bir sıfatını ifade bulunuyor.
Sonsuzlukta bir elektron tanesi kadar yer işgal eden, dünyamız üzerinde
yaşayan nano varlıklar olan biz insanlar, bu minicik algılama gücüne
sahip olan gözlerimizle Allah(c.c)'ın nurunu görmemiz mümkün değildir.
Bunun misali güneş'in ışığının altında bir atomu meydana getiren
protonlarla elektronlar arasındaki mesafenin de arasının karanlık
olduğunu o boyuta indiğimiz zaman görürüz. İşte sonsuzluğa yayılan
Allah'ın nurunu göremememizin sebebi evren içerisinde yok denecek kadar
küçük olmamızdandır.
Allah(c.c)
sonsuz olan ve sonsuzluğa yayımlata devam eden keyfiyetini ancak
yüceler yücesi Zatının bildiği, sayısız isim ve sıfatları ile ne
birleşik ne de ayrı olan nuru ile arşa, evrene, evrenin içinde ve
dışında bulunan yarattığı her varlığı ile birlikte insanında nurudur.
O'nun nuru yarattığı her varlığı kuşatmasıdır. Bu nedenle göklerin ve
yerin nurudur.
"O'nun nurunun temsili; içinde çıra bulunan bir kandil gibidir."
Nur
Suresi 35.ayetinin bu 2.cümlesinde, Allah(c.c), kendisine halife olarak
yarattığı, gökleri ve yerleri saran nurunun dahilinde var ettiği, yine
O'nun izni ile yerde ve göklerde, yarattığı diğer varlıklar arasında
kendisine halife seçtiği, insanı anlatmaktadır. Halife; kendisinin
temsil etmesi için seçeni, yine kendisini seçen tarafından almış olduğu
yetki ve sınırlar içerisinde temsil eden demektir. Bu cümlede geçen
"kandil" kelimesi, 6 günde yaratılışın gereği olarak ışıktan enerjiye,
enerjiden balçığa, balçıktan atomlara, atomlardan moleküllere ve
moleküllerden sonra görülebilen fiziki yapı kazanmış, hücre tuğlalarının
bir araya getirdiği insanın fiziki bedenidir. Fiziki beden içerisinde
enerji ve ışık bedenlerimiz vardır. Allah(c.c) bu ayetinde kandilin
(fizik beden) içerisindeki enerji (çıra) bedeni, İnsanlara kendisinin
istediği mertebelere ulaştıktan sonra geçebilmeyi bir lütuf olarak
verir. Bu noktaya ulaşmak için Allah'a ve Resulüne(S.A.V) uymak, itaat
etmek, O'nun Resulü aracılığı ile gönderdiği Kur'an-ı Kerim'in batın ve
zahir ilimlerini, yüce Peygamberimizin(S.A.V) hadis ve sünnetleriyle
beraber tahsil edip O nura en yüksek derecede ulaşan sevgili
Peygamberimizin Allah'tan bizlere lütuf olarak getirdiği O nuru yine
O'nun eliyle almak lazımdır.
"Ey
Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve uyarıcı
olarak gönderdik. Allah'ın izni ile bir davetçi ve nur saçan bir kandil
olarak (gönderdik)." Ahzab Suresi-45-46
"O
lamba kristal bir fanus içerisindedir; O fanusta sanki inciye benzer
bir yıldız gibidir ki doğuya da batıya da nispet edilmeyen mübarek bir
ağaçtan yani zeytin den tutuşturulur."
Nur Suresinin 35.Ayetinin bu
cümlesinde insanın enerji bedeninin varlığında bulunan ışık bedene
işaret edilmiştir. Yani ayette geçen "cam fanus" (ayetin Arapça
metninde, "zücace" kelimesi Arapça da cam, billur, yani bir taraftan
bakınca arkası görünen saydam, camdan yapılmış kristal anlamlarındadır.)
insanın enerji bedenini temsil etmektedir. Cam saydamdır. İnsan da
enerji boyutuna geçince cam gibi saydam ve görünmez olur. Cam fanusun
yani enerji bedenin içerisindeki "inciye benzeyen bir yıldız" insanın
ışık yapısı, yıldızların ışığıyla temsil edilen, nur vücudunu işaret
eder.
Tin
suresini açıklarken, zeytinin kesitini görünümü ve yapısını insanlar
hücrelerine benzerliğini ifade etmiştik. Zeytin bir tohumdur bu tohumdan
milyonlarca tohum üretecek ağaçlar yaratılmıştır. İnsanında birinci
esfel-i safiline indirilişi, zeytin benzeri bir tohumun veya hücrenin
Alak'a yapışmasıyla başlar, orada çoğalıp gelişerek insanın fiziki
bedeni tamamlanır. Artık, Allah'ın meleklere, onun için secde emri
verdiği insan, evrenin hiçbir yerinde ondan üstün yaratılmayan, "doğuya
da batıya da, nispet edilmeyen" varlığına Allah'ın emri ile saygı
duyulmuş, mübarek bir varlıktır. İşte bu noktada yani fiziksel
bedenlerden ışık bedenlere dönüş, zeytin ile temsil edilen fiziki
bedenin Allah (c.c) için tutuşturulması ile başlar ki bu dönüş Allah'ın
emirlerini harfiyen yerine getirip O'nu her şeyden çok sevmekle olur.
Dönüşümün 1.Kuralı; farz ibadetleri yapmak, O'nu çok zikretmek ve ilim
tahsil etmektir. Bu ilahi kurala uymak zeytin ile temsil edilen, insanın
fiziki yapısını oluşturan hücrelerindeki DNA moleküllerinde kayıtlı
bulunan ilimlerinde öğrenilmesini sağlar. İnsan'ın Allah'ı zikretmesi;
Allah(c.c) tarafından kuluna lütfedilen ledünni ilimlere ulaşmasını
sağlar.
"Onun yağı, neredeyse kendisine ateş değmese dahi ışık verir.(Bu) nur üstüne nurdur."
Zeytin
ağacının meyveleri olan, zeytinden elde edilen halis zeytinyağı,
DNA'larına Allah'ın satır satır işlediği ilahi emir gereği Allah(C.C)'a
itaat eden zeytin çekirdeğinin büyüyüp ağaç halini aldıktan sonra
meyvelerinin olgun yani kâmil safhasında süzülüp meydana gelen,
Allah(c.c)'ın yüce kudretlerinin bir eseridir. Gerçekten de o halis yağ
ışıltılıdır, berraktır. Allah'ın gösterdiği yoldan O'na doğru gidenler
olgunlaşıp batın ve zahir ilimlerle donanarak çevresine ışık saçarlar.
Onlar, nur üstüne nur olmuşlardır, Allah'ın yüce nuru ile
nurlanmışlardır artık kendilerini ışıtacak yaratılmış bir ışık kaynağına
ihtiyaçları kalmaz. O artık İnsan-ı Kamil'dir ve Allah (c.c) dünyada da
ahrette de O'nun nuru ile şereflendirmiştir.
"Mümin
erkeklerle mümin kadınları, önlerinde sağlarında(amellerinin) nurları
aydınlatıp giderken gördüğün günde..." Hadid Suresi-12
Allah'u Teala sizlerde nurlarını açığa çıkarsın
Bizi duada unutmayın
Cafer İSKENDEROĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder